HAYATIN BİZDEKİ TADI

                  İnsanları anlamak ne zor  zanaat değil mi?

               Her geçen yıl, hatta her geçen gün insanlardan yeni bir şeyler öğreniriz. Bu öğrenişler kimi zaman acılı,kimi zaman buruk, kimi zaman da tatlı olur.Ama olur...Tam anlamıyla tanıdığım dediğin,yanılmam dediğin kim olursa olsun  küçük ya da büyük ölçüde yanıltmıştır seni...Yok eğer yanılmadım diyorsan  da bekle,muhakkak yanılacaksın. En güvendiklerin dahi seni yanıltacaktır bu hayatta.O yüzden "kimseye güvenme" demeyeceğim.Güven , güven ama karşındakilerden senin düşündüğün gibi düşünmesini bekleme.Çünkü öyle bir insan yok..Bu ailen,kardeşin,sevgilin,dostun dahi olsa da yok.

     Ne yapacağız o zaman?Karamsar mı olacağız? Tabi ki hayır.Can Yücel' in "Çok sahiplenmeden,çok ait olmadan yaşayacaksın" dediği gibi yaşayacağız. Bu yazı da, bu cümle de , bu yaşam felsefesi de karamsar değildir.Sadece olması gerektiği kadar sahiplenen,olması gerektiği kadar boşveren, olması gerektiği kadar güvenen ve olması gerektiği kadar da güvenmeyen bir tarzdır.Tadı böyle hafif mayhoş ama güzel bir kıvamdadır.O tadı bulana kadar, o tada erişene kadar aslında ne acı tatlar kalmıştır dilimizde.Hiç unutmayız o diğer tatları da...Sadece hatırlamamayı tercih ederiz.Yani özgür bırakırız o tatları da, bize o tatları anımsatan olayları da.Şimdiyse hepimiz kendimize ait bir tat belirlemişizdir, hayata, insanlara dair...Ve bunu korumaya çalışırız.Ne yapabiliriz peki bunu korumak için? Mesela yeni insanları hayatımıza sokarken bomboş bir kağıt veririz ellerine...Evet yanlış duymadınız!!!  Hepimiz bundan sonra hayatımıza giren insanları içinde KENDİMİZ in olduğu, soru ve cevapları sadece "BİZ" den oluşan hayat sınavına tabii tutarken boş bir kağıt verelim... Vermeyelim önceden itina ile doldurulmuş 100' lük kağıtlar...Vermeyelim çünkü yaşadıkça ve yanıldıkça o kağıttan sildiğimiz her bir kısım, bizim yüreğimize kırgınlık olarak dönecektir.Evet silinecektir belki de, silmek elimizde ama hepimiz biliriz ki o silgi ne kadar silerse silsin, o iz hala o özenle seçilmiş beyaz kağıtta durmaktadır ve o izlerle, kırgınlıklarla dolu kağıt bizim insanlara  açtığımız saf,masum yüreğimizdir...Ama tüm bunları bilip temkinli davranırsak; herkes, ben de sen de onlar da hepimiz  hak ettiğimiz kadar eğer görür ve hak edildiği kadar değer veririz insanlara...Bu düşünce tarzı inanın bana daha mutlu edecek bizi.Kimseden olduğundan fazla incelik , düşünce,anlayış beklemeyip biz de  herkesi hak ettiği kadar düşüneceğiz ve sonucunda ise  gönül kırgınlıkları,keşkeler, "ben olsaydım" ile başlayan cümleler git gide kaybolacaktır.Ve çok sahiplenmeden, çok anlam yüklemeden yaşanılan hayat bizim için daha huzurlu bir hale gelecektir...

         "İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır" sözünden yola çıkarak hemen şimdi kırgınlıkların başkalarına yüklenen anlamların daha az olduğu, beklentilerin minimuma indirildiği, daha sakin, yalın, ama huzur dolu dünyamıza kapılarımızı açıp, dilimizdeki o güzel ama mayhoş tadı  anımsayarak gülümsüyoruz...
                    
Previous
Next Post »